Çalışma Saatleri
Pazartesi – Cumartesi
09:00 – 20:00
Birçok diğer kelime gibi depresyon da günlük dilimizde en çok kullandığımız terimlerin arasında yerini almış bulunuyor. Kendimizi iyi hissetmediğimiz herhangi bir anda “Depresyondayım galiba.” veya “Depresyona gireceğim artık.” gibi benzetmeler kullanıyor, kendimizden şüphe duyabiliyoruz. Peki bu benzetmelerimiz ne kadar doğru? Depresyonda olup olmadığımızdan şüphelenmekte ne kadar haklıyız?
Öncelikle depresyonun; teşhis öncesi çok detaylı bir analiz gerektiren, yaşayan kişinin işlevselliğini ve hayat kalitesini ciddi oranda düşüren, “hafif depresyon”, “orta derecede depresyon” ve “şiddetli depresyon” gibi farklı düzeyleri bulunan ve şiddetli düzeyde ölüm riskine yol açan bir rahatsızlık olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu farkındalığa sahip olduğumuzda böyle ciddi bir rahatsızlığı teşhis etmenin de günlük dilimizde bu kelimeyi kullandığımız kadar kolay olmadığını anlamak pek zor olmayacaktır.
Günlük hayatımızda bu tip benzetmeler kullanmamızın altında yatan asıl sebep hepimizin düştüğü ilahi adalet yanılgısıdır. Bir başka deyişle, hep mutlu olmalıymışız algısı, hiçbir zaman üzülmememiz gerektiği algısı veya her konuda çabalarımızın karşılığını her zaman almalıymışız algısıdır. Oysa ki hepimizin bildiği gibi, hayat malesef bu kadar mükemmel değildir ve bu kadar düzgün bir çizgi şeklinde ilerlemez.
Hepimiz her gün duygudurumumuzda yaşadıklarımızla bağlantılı salınımlar, iniş -çıkışlar yaşarız. Belki gördüğümüz bir rüyadan dolayı üzgün uyanırız ancak telefonumuza baktığımızda aldığımız bir mesajdan ötürü gülümseriz. Benzer bir biçimde bir gün kendimizi dışarı atmak için uğraşırken ertesi günü yorganın altında geçirmek isteyebiliriz. Bütün bu duygudurumlar, kendilerini oluşturan alt sebeplerle bağlantılıdır. Bu alt sebepler susuz kalmaktan, hazımsızlığa, hormonal dengelerin bozulmasından kansızlığa kadar değişebilen biyolojik sebepler olabilirken sabretmekte zorlanmak, bakış açısı farkları, geçmişi geçmişte bırakamama gibi psikososyal sebepler şeklinde de ortaya çıkabilir. Önemli olan bu duygudurum salınımlarının normal olduğunun bilincine varmak, salınımdaki dalgaların şiddet ve süresini iyi değerlendirmektir.
Bu yazıda tüm depresyon türleri, depresyon belirtileri ve depresyon nedenlerinden detaylıca bahsederek elbette kendinize teşhis koymanızı sağlamayı hedeflemiyorum zira depresyonun bir çok türü vardır ve depresyonun eşlik ettiği bazı başka bozukluklar da vardır. Fakat kendinizden şüphe duyuyorsanız, depresyonda olabileceğinizi düşünüyorsanız internetten araştırarak kendiniz tespit veya tedavi etmeye çalışmak yerine mutlaka bir uzmana başvurarak, bir uzman desteği alarak durumunuzu teşhis ettirmenizin, depresyon tedavisi ve depresyon terapisinin mümkün ve ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum.
En basit anlamıyla depresyonla ilgili bir fikir vermek gerekirse; “depresyondayım” diyebilmek için; birbirini takip eden iki hafta boyunca, neredeyse her gün günün büyük bir kısmında aşağıdaki semptomların en az beş tanesinin ortaya çıkıyor olması ve ortaya çıkan semptomlardan en az birinin “depresif ruh hali” veya “ilgi ve istek kaybı” olması gerektiğini söyleyebiliriz;
Yukarıdaki bahsedilen depresyon belirtilerinin sadece varlığı depresyonda olduğunuzun kesin olduğu anlamına gelmez. Bu depresif semptomlar sizin hayatınızda önemli sıkıntı yaratıyor, psikosoyal fonksiyonlarınızda (kişilerarası ilişkilerinizde) ve işlevselliğinizde bozulmalara sebep oluyor ayrıca madde kullanımı veya genel bir tıbbi durumun fizyolojik etkilerinden kaynaklanmayarak ortaya çıkıyor ise o zaman depresyonda olduğunuzdan şüphelenmekte haklısınız demektir.
Bahsedilen bu maddelerden en az beş tanesinden, iki haftadır, her gün şikayetçi iseniz bu alanda bir uzmandan destek almanız doğru olacaktır çünkü böyle bir durumda bulunan bir kişinin bu durumla kendi kendine baş etmesi veya bu durumdan kendi kendine çıkabilmesi genellikle pek mümkün olmaz. Umutsuz veya kendinizi çaresiz hissetmeniz sizin hayatınızın bir gerçeği değildir. Sadece depresyon belirtisidir. Depresyonda olmanız da sizin güçsüz olduğunuz veya değişmenizin mümkün olmadığı anlamına gelmez. Değişebilirsiniz, iyileşebilirsiniz. Depresyonla yaşamak zorunda değilsiniz.
Hafif ve orta derecedeki depresif bozukluklar arasındaki farkı şu şekilde tarif edebiliriz;
Hafif depresyondaki kişilerde semptomlar bir süre sonra kendiliğinden (veya psikolojik destekle) de iyileşebileceği için herhangi bir ilaç tedavisine gerek olmazken, orta derecede depresyon kişinin günlük hayatını ve işlevselliğini önemli bir ölçüde etkilemektedir. Bu derecedeki bir depresyona sahip olan kişilerin antidepresanların yanı sıra psikolog desteği alarak tedavi edilmesi daha uygundur. Çünkü tek başına ilaç kişiyi sadece dipten çıkarır ancak psikoterapi kişiye yol aldırır. Bu nedenle orta derecede depresyon durumunda psikiyatrist hekim konsültasyonu ve/veya psikoterapi desteği kaçınılmazdır. Şiddetli depresyonu (majör depresyon) olan kişilerde ise belirtiler daha da şiddetli olmakla beraber intihar düşünceleri de ön plana çıkar. Kişinin daha önceleri zevk aldığı şeylere olan ilgisi tamamen kaybolur; suçluluk ve değersizlik duyguları çok şiddetlidir. Bazen şiddetli depresyonda / major depresyon durumunda halüsinasyonlar ve sanrılar gibi psikotik belirtiler de olabilir. Bu nedenle majör depresyon diğerlerinden daha tehlikelidir ve bu düzeyde depresyon yaşayan kişinin şiddetli depresyonla başa çıkmak için hiç vakit kaybetmeden tıbbi yardım alması gerekir. Dolayısıyla, eğer size intihar ve ölüm düşüncelerinden bahseden bir tanıdığınız varsa onu ciddiye alın ve gerekli desteği almasına yardımcı olun.
Depresyon nedenleri biyolojik, genetik ve psikososyal olmak üzere farklı temellere dayanabilir. Biyolojik olarak beyin yapı ve fonksiyonundaki bozukluklar ve yine beyindeki salgı ve salınım bozuklukları depresyona sebep olurken, birçok diğer hastalık gibi depresyonun da genetik geçiş ile ebeveynden çocupuna geçebildiği araştırmalarca kanıtlanmıştır. Tiroid bozuklukları, şeker, tansiyon ve kalp hastalıklarının da depresyona sebep olması yine biyolojik temelli depresyon nedenleri arasındadır. Bunun dışında cinsel istismar, işsizlik, maddi darlık, güvenli olmayan bir ilişki modelinin varlığı, kötü yaşam olayları, travmatik tecrübeler ve aile içi problemler de psikososyal temelli depresyon nedenlerinin başlıcalarıdır.
Başvurduğunuz uzman, öncelikle sizden aldığı geri bildirim ve gerekli değerlendirmelerden edindiği bulgular ile aile hikayeniz ve genetik geçmişinizi harmanlayacak ve size detaylı bir analiz yaparak depresyonunuzun düzeyini belirleyecektir. Daha sonra bu depresyon düzeyini baz alarak size uygun bir tedavi haritası çıkartacaktır. Bu harita bazen kişinin sadece psikoterapi almasıyla sınırlı kalabilirken, bazen de ilaç desteğiyle birleştirilmiş bütünleşik terapi alması şeklinde de oluşturulabilir.
Bütün bu tedavi haritalarının oluşturulma amacı, kişinin hayatını negatif yönde etkileyen sebepleri belirleyebilmek, birlikte halledilebilecek olanları birlikte halletmek, birlikte halledilmesi mümkün olmayan sebeplerle ilgili ise kişinin kendi başına güçlü bir şekilde başa çıkabilmesini sağlayacak “baş etme mekanizmalarını” güçlendirmektir. Unutulmamalıdır ki hafif ve orta seviyede depresyon önlenebilmektedir ve bu aşamada olan depresyonlarda doğru önlem alındığında yoğun bir tedavi sürecine gerek kalmayacaktır.
Depresyonda olduğunuzdan şüpheleniyorsanız destek almayı ihmal etmeyin. Sorularınız veya danışmak istediğiniz konular için telefon veya e-posta yoluyla irtibata geçmekten çekinmeyin. Aşağıdaki butona tıklayarak bize ulaşabilir, randevu alabilirsiniz. Her türlü sorunuzun yanıtını konunun uzmanından alabilir, depresyon seviyenizi öğrenmek için depresyon düzeyi belirleme testimize katılabilirsiniz.